Türkiye'de İnşaat Sektöründeki Yapısal Problemler
Sağlam yapılar yapabiliyor muyuz? Binalarımız, köprülerimiz, alt yapımız içinde bulunduğumuz deprem kuşağında bizi koruma kabiliyetine sahip mi? inşaat sektöründeki yapısal problemler.
İNŞAAT MÜHENDISLIĞI
Ahmet Can İlhan
5/26/20246 min oku


Milenyuma kadar neredeyse kaba düzen giden ve bunca eğitim sistemi, bunca mühendise rağmen konut üretiminde mühendislik hizmeti gerçekten kötü durumdaydı. Bilim, mühendislik ders çıkararak ilerler bunu biliyoruz. Milenyum yaklaştığında ülke olarak çok acı bir ders görecektik. 1999 Gölcük (Marmara) Depremi. İlk kez bu faciadan sonra konut sektöründe standartlaşma, yönetmelik ve denetim ihtiyacına cevap üretme kaygısı baş gösterdi.
13 Temmuz 2001 tarihinde 4708 sayılı Yapı Denetim Hakkında Kanun yürürlüğe girdi, ve 01 Ocak 2011 tarihinden itibaren de tüm ülkede uygulanmaya başladı.
Demiştim ya bilim, mühendislik ders çıkararak ilerler. Bu süreçte birkaç kez kanunda ve yönetmeliklerde değişiklik oldu. Her depremden sonra yönetmelikler ve denetim kanunları tartışıldı. Kimi idari anlamda kimi teknik anlamda. Burada bu değişiklikleri kitabi bilgilerle anlatmayacağım. Bu yazıda daha çok bu sistemlerin zayıf yönleri ve yapısal problemlerine değineceğim.
Problemlerin ilk önce tasnifiyle başlayalım.
Sektörle İlgili Sorunlar
Mevzuat ve Uygulama Sorunları
Şantiye Yönetimi Sorunları
Yapı Denetim ve Uygulama Sorunları
Problemimizin proje, uygulama ve teslim kronolojisinde incelenmesinin en sağlıklı metot olduğunu düşünüyorum. Kısa kısa bu sorunlara biraz değinelim.
Sektörle İlgili Sorunlar
Bu alandaki ilk değinmemiz gereken yer, kronolojimizi de göz önüne alırsak, proje müelliflerinin deneyim eksikliğidir desek sanırım yanlış olmaz. Şahsım adına karşılaştığım projelerde öyle majör hatalarla karşılaştım ki revize istemekten gına geldiği zamanlar oldu. Çatı yüklerini taşıyıcılara aktarmayan mühendisler mi istersiniz, mimari projede ne olduğu belli olmayan tasarımlar mı istersiniz, altyapı projesinde kotları yazmayan projeler mi? Daha benim karşılaşmadığım niceleri. Hal böyle olunca uygulamacılar sahada sürekli yeni çözüm bulmak zorunda kalıyor. İyi planlanmayan çözümler de beraberinde yeni problemleri getiriyor. As-built projesi ilk projeden tamamen farklı işler yapan mühendis arkadaşlarım var.
Bu sorunun aşılmasına yönelik eğitimlerin verildiğini de çok nadiren görüyoruz. Genellikle proje firmaları deneyimli bir mühendisin ya da mimarın, angarya gördüğü işleri deneyimsiz personele bırakmasıyla iş yapmayı tercih ediyor. Eğitimler de duruşunu teknik ve siyaset arasında bir türlü oturtamayan meslek odalarının kısmi çabalarıyla ağır aksak düzenleniyor. Dolayısıyla teknik personelin mesleki yeterliliğini artırmaya yönelik eğitime ulaşım sorunu da bu alanda listelenebilir.
Eğitim ve meslek odaları demişken, ücretlendirme konusuna değinmeden olmaz. Son yıllarda üniversite eğitimlerinin hali ortada. Şahsen ben şanslı bir dönemde iyi imkanları olan bir okuldan mezun oldum. Lisans eğitiminin temel görevinin ufuk açmak ve merak uyandırmak olduğunu düşünenlerdenim. İmkanları zorlamak, öğrenmek ve gelişmek kişinin kendi elinde. Üniversitedeki teknik imkanları değerlendirmek de buna dahil. Fakat bazı okullarda gerçekten imkanlar çok kısıtlı. Bu sebeple eğitimin uygulamalı kısmı ne yazık ki meslek hayatına kalıyor. Sonra da ustanın söylediğini yapan, patronuna kendisini ve gerekliliğini ispatlayamayan bir sürü mühendis ve mimar kalıyor. Bu alanda eğitim ve uygulama boşluğunu doldurmasını beklediğimiz meslek odaları da zaten kendini gerçekleştirme konusunda sorunlar yaşayan yeni mezunlarımıza pek de olanaklı olmayacak fiyatlarda eğitim fırsatları sunuyor. Fırsat eşitliği zaten anam babam torpillerle (piyasada referans denir) baltalanırken bir de bu eğitim fiyatlarıyla daha da bozuluyor.
Hah, torpil demişken! Aslında etik problemler bunlar. Tıpkı sektörün geri kalan personellerindeki etik problemler gibi. Şantiye yönetiminde biraz daha açacağım bu konuyu fakat yapı sahibi etiklerini burada değerlendirmek istedim. Yapı denetim kontrolünden sonra demir söktüren müteahhitlerin, "elimiz girmiyor şefim" diyen demircilerin, "bu kalıbı yaparım ama bu paraya değil" diyen kalıpçıların, "birinci sınıf seramik" diye eğri büğrü mal getiren tedarikçilerin etik problemleri...
Neyse çok sıkmadan diğer ana problemi ele alayım.
Mevzuat ve Uygulama Sorunları
Proje kör topal yapılıyor yapılmasına da bir denetimden geçmiyor mu? Geliyoruz memleketin her anlamda kanayan yarası olan belediyelere. Referans sisteminin tıkır tıkır çalıştığı, kimi personelin senede bir proje bile görmezken kimi personelin tüm iş yükünü üstlendiği, memursa sürekli maaşlardan şikayet edenlerin, sözleşmeliyse "yine de maaş geliyor" diye şükredenlerin ama her seçimde kim olursa olsun başkan korkusu yaşayanların diyarı. BELEDİYELER. Buradaki esas sorunu tanımlamak için tek bir açıklama yetmiyor. Hem personel deneyimsizliği hem de etik problemler bir arada barınıyor. E bir de rüşvet meselesi var ama tabi bu herkesin bildiği sır. Şimdi dava etmeye falan kalkma sayın belediye çalışanı, kastettiğim belediye senin belediyen değil.
Yergimiz bittiğine göre bir de objektif sorunlara değinelim. Belge yönetim sistemi tamamen subjektif olması objektif bir problem. Bir imar yönetmeliği ne kadar farklı anlaşılabilirse o kadar farklı yönetmelikler var. Haliyle karmaşa bir türlü dinmiyor. Kaybolan projeler, bir türlü kapamayan dosyalar...
Kronolojiyi bozmak gibi olmasın da iş bitiminde karşılaşılan problemlerde belediyelerin yapı denetim organına yaptırımları da çok yetersiz. Belediyeleri yermeye yerelim ama elinde çok büyük yaptırımları olan veya sektörde teknik dominasyon sağlayan bir kurum değil. Dahası böyle bir kurum olması beklenen Çevre Şehircilik İl Müdürlükleri de başka problemlerle uğraşıyor. Bu yazıda değil de daha sonra bu sorunları detaylandıracağım, orada anlatırım.
Şantiye Yönetimi Sorunları
Bu ana problemi araştırırken birkaç kaynakta "Şantiye Şefi'nin sahada bulunmaması" problemini gördüm. Bu tek başına incelenmesi gereken hem etik hem de teknik bir problem. Burada sadece bahsedeceğim. Detaylı incelememi daha sonra paylaşacağım.
Çeşitli meslek liseleri ve ön lisans bölümlerinde ustalıkla ilgili eğitimler veriliyor. Buna ek olarak bazı mesleki örgütlerin ve kurumların hazırladığı sertifikalar mevcut. Fakat gel gör ki sahada Suriyeli, Afgan. Henüz kimlik kartı bile olmayan eğitimsiz insanlar etik değer sahibi teknik arkadaşlarımızın da böyle nitelendireceği çok önemli işleri yapıyorlar. Kalifiye usta bulmak özellikle son yıllardaki eğitim politikaları neticesinde zor ve pahalı hale geldi.
Tabi bu ortamda bir de İş Sağlığı ve Güvenliği problemlerine değinmek gerek. İşçilere kendi sağlıkları açısından bazı önlemler aldırmanın bu kadar zor olacağını lisans dönemimde hiç düşünmemiştim. Terlikle alçıpan çakan arkadaşın sehpasının altındaki çivileri bir tek ben görmüş olamam. Kafasına kalıp düşen işçinin sadece ertesi gün baret takmasını hala anlamlandıramıyorum.
E tüm bunların olduğu bir şantiyede müteahhitin de ne kadar etik sahibi olduğu ve teknik mütekabiliyeti tartışmaya açıktır diye düşünüyorum. En başa dönecek olursak projeler büyük ölçekte yetersiz olduğu için sahada çözümler üretmek kaçınılmaz oluyor. E kervanı yolda düzen teknik ekibin müteahhiti de proje dışında uygulamalar talep eder haliyle. As-built mi demiştik?
Buraya kadar sıkılmadan okuyan çok değerli etik sahibi okuyucular için serüvenin tamamında bize gizliden eşlik eden son ve en önemli ana başlığa geçelim.
Yapı Denetim ve Uygulama Sorunları
Bu sorunun en önemli sorun olduğunu düşünüyorum çünkü etik değerlerin tartışıldığı bir ortamda denetimin en önemli organ olduğu kanaatindeyim. Bu başlıktaki ilk sorun bana kalırsa görev ve sorumluluk bilinci eksikliği. Yapı sahibinden gelen talepleri yönetmelikler ve mevzuat sınırlarında teknik olarak donanımlı bir proje haline getirmek kadar bunu denetlemek de ciddi bir iş. Denetim organlarının sorunları arasında da mevzuata dayalı problemlerin olduğu aşikar. Yıllardır ahşap yapı yönetmeliği yoktu mesela, daha yeni çıktı.
İstihdam edilen personelin sayı olarak eksikliği de önemli bir etken. İlk çalıştığım konut şantiyesinde şirketin mekanik ve elektrik kontrolünü yapmak için yeterli mühendis yoktu mesela. Bir de bu sektördeki ücretler problem. Teknik personellerin fiyat/fayda politikası tamamen yanlış dinamikler üzerine kurulu. Enflasyon ortamından hariç olarak sektörde kazancından memnun olan mühendis/mimar sayısı baya düşük.
Bu fiyat işlerine gelince başka bir bağlamdan da bakmak gerekiyor. Yapı denetim işinin özel sektörde olması yapı sahibiyle ticari ilişkileri ön plana çıkaran bir ortam yaratıyor. Neyse ki havuz sistemi geldi de en azından büyük şehirlerde bir nebze de olsa bu ilişkilerin önüne geçildi. Etik problemler yine önümüzde engel.
Bu başlıkta değinilmesi kaçınılmaz olan kaçak yapılaşma da önemli bir problem. Kontrol ve denetim sadece uygulama alanında değil, kaçak yapılaşma alanında da yetersiz kalıyor.
Bu makale epey uzadı. Şimdilik bu makalede tasnif ettiğim ve yüzeysel olarak değindiğim problemleri bu alanda yapılan çalışmalar üzerine yaptığım incelemeler, sahadaki kendi tecrübelerim ve konu hakkında fikirlerine güvendiğim meslektaşlarımın yorumlarının bir harmanı olarak anlattım. Başka yazılarda bu problemleri daha detaylı inceleyeceğim ve çözüm önerilerini sunacağım.